Yüzmenin tarihçesi

Yüzme sporunda, Türklerin daha Orta Asya’dan göç etmeden oradaki nehirlerde ve göllerde yüzdükleri, bilinen bir gerçektir. Londra’daki British Museum’ da bulunan bir kabartmada, Uygur Türkleri’ nin bugünkü kulaç sitilini bildikleri görülmektedir Asur-Babiller’ in de yüzme sporuyla uÄŸraÅŸtıklarına iliÅŸkin belgeler vardır. M.Ö. VIII. yüzyıla ait olduÄŸu sanılan bir Asur kabartmasında, düşman oklarından kaçan Asur savaşçılarının yüzerek karşı kıyıya çıktıkları görülmektedir. Öte yandan Hun Türklerinin de yüzme ve kürek sporları yaptıkları tarihi belgelerde görülmektedir.

Osmanlı kültüründe özellikle İstanbul ve İzmir olmak üzere bazı büyük şehirlerimizin kıyılarında kurulan ahşap deniz hamamlarının yüzme sporunun sevilip, yerleşmesinde önemli rolü olmuştur. Kıyılarda denizlere çakılan ağaç kazıkların arasına tahta perdeler çakarak yapılan tahta havuzlarda yaz aylarında İstanbul ve İzmir halkı yüzme sporu yapmaktaydı.

Yüzme tekniÄŸi olarak “Hazret-i Adem sitili” de denilen köpekleme yüzme uygulamaları Anadolu’ da baÅŸlamıştır. Kulaç sitiline geçiÅŸ “Karadeniz Kulacı” denilen ve kolu dirsekten bükmeden ileri doÄŸru sert hareketle atmaya dayanan uygulamalarla baÅŸlamıştır. Bu stilde yüzen bir yüzücünün göğsünün su hizasına kadar çıktığı görülür .Karadeniz’in dalgalı ve çırpıntılı deniziyle mücadelede etkili olan bu stil bu nedenle “Karadeniz Kulacı” adıyla anılmıştır. Yine buna benzeyen ancak daha sert ve çabuk kulaç ÅŸekli kullanılan yüzme tekniÄŸine de “Devri Mahmudiye Kulacı” denilmekteydi. Bu kulaç ÅŸeklinin,.Sultan Mahmud zamanında donanmanın yeniden ıslahı yapılırken denizcilerin de özel bir eÄŸitime tabi tutulmaları sırasında ortaya çıkarıldığı ve donanmada öğretildiÄŸi bilinir.

İlk Türk tahta havuzlarına “ Deniz Hamamı” adı verilmiÅŸtir. İstanbul’un en gözde deniz hamamları Kadıköy, Moda ve BoÄŸaziçi kıyılarındaydı. Ayrıca BoÄŸazdaki yalıların bazılarında da özel deniz hamamları vardır. İlk Türk yüzücülerin in bu deniz hamamlarında çalıştıkları bilinir. İstanbul’da olduÄŸu gibi İzmir’deki deniz hamamları da İzmir’de yüzme sporunun doÄŸup geliÅŸmesinde önemli rol oynamıştı. Karşıyaka, Güzelyalı ve Alsancak kordonlarında var olan  İzmir deniz hamamları bilinir.

Türkiye’de modern anlamda yüzme sporuna ilk adımın 1973 yılında Galatasaray Sultaniyesi‘ nde atıldığı görülür. Okulun Fransa’dan gelen Beden EÄŸitimi Öğretmeni M. Moiroux, aynı zamanda iyi bir yüzücü olduÄŸundan Galatasaray Sultaniyesi öğrencilerine beden eÄŸitimi deslerinde yüzmeyi de öğretmiÅŸtir. Ayrıca Heybeliada’daki Mekteb-i Fünun-ı Bahriye‘nin (Deniz Harp Okulu) iç yönetmenliÄŸinin 19. Maddesinde, okulun her öğrencisinin denize girmek ve yüzme öğrenmekle mükellef bulunduÄŸu kesinlikle belirtilmekteydi.

Evliya Çelebi’nin Seyehatnamesi’nden Kağıthane ÅŸenliklerinde yüzme yarışlarının yapıldığı anlaşılmaktadır.Ayrıca Osmanlı Donanmasındaki leventlerinde çok iyi yüzme bildikleri saptanmıştır.  

1900′ lü yılların baÅŸlarında İstanbul’da bulunan yabancı uyruklular, kendi aralarında yüzme yarışları düzenlemeye baÅŸladılar. Bu tür yarışlara zaman zaman Türk gençleri de katılıyorlardı. Yüzme sporuna ilk yer veren kulüp Fenerbahçe olurken, onu Galatasaray izledi. 1922’de Moda-Kınalıada, Fenerbahçe-Kınalıada, Büyükada-Fenerbahçe arasında uzun mesafe yarışları düzenlendi.

Türkiye’ de ilk düzenli yarış, 15 Eylül 1923′ te Büyükada’da yapıldı. Aynı yıllarda kurulan Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, yüzmenin daha disiplinli olarak yapılmasını saÄŸladı. 1931’de Ekrem Rüştü Akömer’in çabaları ile Türkiye’de ilk yüzme havuzu olan, 25×50 m boyutlarındaki İstanbul Büyükdere Yüzme Havuzu açıldı. Aynı dönemde, İzmir Karşıyaka spor kulübü de yüzme ÅŸubesi açtı. Büyükdere Havuzu’nda G.Saray ile baÅŸlayan yüzme çalışmaları F.Bahçe, Ortaköy, Vefa, Beykoz kulüplerinin de eklenmesiyle yaygınlaÅŸtı.

Amatör Yüzme Federasyonu FINA (Federation İnternationale de Natation Amateur) kurulmasından önce olimpiyatlarda yer alan yüzme yarışları sportif olmaktan çok uzaktı. 200 metre engelli yüzme yarışları, bir direÄŸe tırmanmayı ve bir dizi kayığın üstünden geçtikten sonra, bu kayıkların altlarından yüzerek geçmeyi içeriyordu. DiÄŸer yarışlar ise, su altında en uzun mesafe yüzme, 4000 m yüzme gibi yarışlardı. FINA’ nın kurulmasıyla birlikte, bu türden yarışlar kaldırılarak, yarışlarda FINA yönetmeliÄŸi esas alındı. Bu yönetmelikte yarış mesafelerinin metre cinsinden ölçülmesine karar verilerek yarışma stilleri de serbest , sırtüstü, kurbaÄŸalama ve kelebek olarak belirlendi. Türkiye kulüpleri de buna uygun eÄŸitim ve yarışlar düzenlemeye baÅŸladılar.

Yüzücülerimiz, ilk uluslar arası karşılaÅŸmaya 1934′ te o dönemin Sovyetler BirliÄŸi’ nde katıldı. Türkiye’ de ilk yarış ise 1937′ de Moda’ da yapıldı. Aynı yıl yüzme yarışları Denizcilik Federasyonu’ na baÄŸlandı. 1942 yılında Ortaköy’de inÅŸa edilen ilk modern yüzme havuzu açıldı. “Lido” ismiyle açılan bu havuzun ölçüleri 33×15 m olup havuzun bir tarafı daha sığdı. Türk yüzme sporunda baÅŸlayan yeni dönem, 1943 yılında İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nün kurulmasıyla sürdü. İYİK çalışmalarına 1943’ten 1961’e dek Ortaköy’deki Lido Havuzu’nda devam ettikten sonra, kendi tesislerine taşındı. 10 AÄŸustos 1954’te, 16 saat 50 dakika süren zorlu bir mücadeleyi tamamlayan Murat Güler, ManÅŸ Denizi’ ni geçen ilk Türk yüzücü oldu.

1931-1932 yıllarında bayanlar arası yüzme yarışları baÅŸlamıştır. Avrupa’ da doÄŸup büyüyen Leyla Asım Turgut hanım anavatana döndükten sonra bu sporu sürdürmek istemiÅŸ ve Fenerbahçe kulübüne girmiÅŸti. Onun tek başına baÅŸlattığı bayanlar yüzme spor çalışmaları yeni bayan yüzücülerin katılımıyla geniÅŸlemiÅŸtir. Bunda Atatürk‘ün o yıllarda Türk kadınlarına tanıdığı büyük hakların da önemli etkisi bulunmaktaydı. 1960′ lı yıllarda GülÅŸen KoÅŸkun, Roksan Okan, Nilgün Sökmen, Sevgi Duru ve Lahe Kohen yüzme havuzlarında yıldızlaÅŸtılar. 1980 yılında İzmir’ de yapılan İslam Oyunları Sebla Tanık 100 metre serbestte, Elif Ünsal 200 metre serbestte, Yakut Alca 100 metre kelebek , 200 metre serbest ve 200 metre karışıkta, Åžehnaz Uslu 200 metre sırtüstüde, Memduha AlpdoÄŸan 400 metre serbestte ve 800 metre serbestte; Yasemin Savran 400 metre karışıkta Türkiye’ye 11 altın madalya kazandırdılar

Yüzme sporu, 1957’de Denizcilik Federasyonu’ndan ayrılarak, Rıza Salih Saray baÅŸkanlığında bağımsız bir federasyona kavuÅŸtu. 1970’li yıllarda inÅŸa edilen açık ve kapalı yüzme havuzlarının hizmete girmesi ve miniklere yöneltilen altyapı çalışmaları Türk yüzme sporu açısından olumlu sonuçlar vermeye baÅŸladı. 1971 yılında İzmir’ de yapılan Akdeniz Oyunlarında Türkiye 15 erkek ve 10 bayan yüzücü 15 sutopucu ve 6 atlayıcı ile yer aldı. Akdeniz Oyunları İzmir de yüzme sporuna karşı duyulan sevginin ve ilginin bir kat daha büyümesine yol açtı.

Ersin Aydın’ın Anamur-Girne arasında açık denizde yüzmesini Murat Özüak’ ın Balkan Åžampiyonaları’nda ilk altın madalyayı kazandırması ve Sabri Özün’ ün Balkan ÅžampiyonluÄŸu izledi. 1978 Dünya Okullar Oyunları’nda Zafer Atamer altın madalyaya ulaÅŸtı.

Åžubat 1994’te Dünya Yüzme Federasyonu (FINA)’ nun, mayıs ayında ise Avrupa Yüzme, Atlama, Sutopu ve Senkronize BirliÄŸi’nin yönetim kurulu toplantıları Türkiye’de yapıldı. Toplantıda Federasyon BaÅŸkanı Haluk Toygarlı yönetim kurulu üyeliÄŸine seçildi

Yüzmenin tarihçesi” Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir