Bedenin herhangi bir dokusunda hücreler anormal şekilde büyüyüp çoğalırlarsa kanser oluştururlar. Bu kanser hücrelerinin yoğunlaşması urları meydana getirir. Hastalığın ileri dönemindeyse yayılırlar ve metastas denilen yuvarları meydana getirirler; ‘diğer dokulara geçerler, bütün bir organı kaplayarak onu iş göremez hale getirirler. Kanser kadar sürekli herkesin ilgisini çeken az hastalık vardır. Hastalığın genellikle etkileyici bir seyri vardır ve gelişmiş ülkelerde ölümün ana nedenlerinden biri haline gelmiştir. Bir açıdan bunun nedeni günümüzde çoğu insanın çok ileri yaşlara kadar yaşamasıdır. Çünkü kanser türlerinin çoğu yaşlılık hastalıklarıdır. Eskidense insanlar kanser olasılığının arttığı yaşa varmadan çok önce ölürlerdi. Ancak çağdaş yaşam biçiminin de kanser olasılığını artırdığı söylenebilir. Örneğin sigara içmek ile akciğer kanseri arasındaki ilişki çok açık biçimde ortaya konmuştur.
Kansere olan doğal eğilim önemli bir rol oynamaktadır ve bu eğilim dış etkiler nedeniyle daha erken güç kazanabilir. Büyük bir olasılıkla herkeste hem bir kanser eğilimi hem de kansere karşı direnç vardır. Kanser yapan etkiler üç genel grup altında toplanır: fiziksel, kimyasal ve virüslerle ilgili etkiler. Fiziksel etkiler her türlü ultraviole ile ışınları iyonizasyon ışınlarını içerir. Polibenzoid hidrokarbonlar, nitrojen taşıyan organik bileşikler, dişi cinsiyet hormonları, madenler, silika ve asbest zerreleri, vb. kimyasal etkileri oluşturur. Virüs etkileri ise çeşitli virüslerden kaynaklanır. Kanser araştırmalarında bu kadar çeşitli etkilerin hücrede ortak bir mekanizması olması gerektiği sonucuna varılmış ve bu ortak etmenin kromozom değişikliği olabileceği öne sürülmüştür. Normal bir hücrenin kanser hücresine dönüşmesinin kromozomlarda meydana gelen bir değişiklik (mutasyon) sonucu olduğu bugün kabul edilmektedir.
Kanserde genellikle hücre zarı bozuklukları vardır. Hücreler birbirleri ile fiziksel olarak temas ettiklerinde henüz bilinmeyen bir mesaj alabilmekte ve üremeyi, hareketi, büyümeyi durdurabilmektedirler. Oysa kanser hücreleri bu mesaji alamayıp üremeye devam etmektedirler. Bir hücre kanser hücresi haline dönüştüğünde hücre zarı yüzeyindeki karbonhidratların değişikliğe uğradığı, kanser hücrelerinin zar yüzeyindeki elektrik yükünün normal hücerelere göre arttığı saptanmıştır. Hücrelerarası mesaj alış verişinin varlığına örnek olarak şu durumu gösterebiliriz: Karaciğerden bir parça kesilip çıkarılırsa, geriye kalan eksik karaciğerin yeniden şekillendiği, eksik kısmın tamamlandığı görülür. Bu tamamlanma, kanser hücrelerinin çoğalmasından daha- hızlıdır ve karaciğerin şekli tamam olunca çoğalma durur. Karaciğer, trioid bezi ve mide içi urları ile yapılan çalışmalarda kanser hücrelerinin
kanser durumunda bağışıklık bozukluklarının da belirmeye başlamasıdır: bu nedenle bir çok kanser hastası doğrudan doğruya ur nedeniyle değil, hızla yayılan ve artık kendisine karşı direncin kalmadığı bir enfeksiyon nedeniyle ölür. Bedenin her yerinde kanser görülebilir. Nedenleri üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Araştırmacılar, kansere neden olan etmenler arasında ruh sağlığının çok önemli rolü olduğunu belirtiyorlar. Sigara, alkol, hava kirliliği, sinir bozuklukları, üzüntü, kansere neden olabilecek etkiler arasında eskiden beri bilinmektedir. Kadın ve erkeklerde çeşitli kanser tipleri değişik yayılma gösterir, örneğin kadınlarda en çok raslanan tipin meme kanseri, erkeklerde ise akciğer kanseri olması gibi. Erkeklerde prostat kanserine de çok yaygın olarak raslanır. Kadınlarda cinsel organlarda şık raslanan kanser türleri, vulva yöresinde, kljtoris ve bartolin bezlerinde, dölyatağı boynunda, dölyatağı iç kısımlarında ve dölyolunda görülür. Prostat kanseri oldukça hızlı gelişen bir kanser türüdür. İlk belirtileri, zararsız olan prostat büyümesinin belirtilerine benzer: idrar yolunun tıkanması nedeniyle idrara çıkma güçleşir. Prostatla ilgili sorunlarda zaman kaybetmeden hekime başvurmak gereklidir. Vulva bölgesinde görülen kanserler daha çok yaşlı kadınlarda olur. Belirtileri, deri beyazlaşması, daha ileriki dönemlerde deri kabartıları şeklindedir. Ayrıca koyu komşu hücrelerle bağlantısının hatalı olduğu deneylerle gösterilmiştir. Haberleşmenin bu şekilde aksaması, kanser hücrelerinin çoğalmalarının devamına, nerede duracaklarını bilememelerine neden olmaktadır.
Kanser araştırmalarının yöneldiği bir diğer alan, bağışıklığın bilimsel olarak incelenmesidir. Bir çok kanser hücresi özelleşmiş antikorlar tarafından tanınır ve bunlar tarafından yok edilebilir. Her zaman olduğu gibi, öğrenme süreçleri
yani kanser hücrelerinin bir hastalık olarak tanınması, bu direncin gelişmesinde önemli bir rol oynar, insan, kanser hücrelerinin gelişmesinin bedende oldukça normal bir olay olduğunu ve kanser hücreleri bertaraf edildikçe normal olarak bu olayın hiç bir biçimde hissedilmediğini düşünebilir. Ancak direncin başarısız olması halinde kanserli bir ur gelişebilir. Bu duruma katkıda bulunan bir olgu, çok ilerlemiş bir ve kabarık bir beril andıran,” kolay kanayan oluşumların da derhal hekime gösterilmeleri gerekir. Vulva yöresinin lenf damarları çok bol olduğundan hastalık kısa sürede kasık ve karın içi bezlerine atlar.Bu tip kanserde genellikle ilk olarak ameliyata baş vurulur. Dölyolu kanseri 1.5 milyonda bir kadında görülür. Daha çok dölyolu arka duvarında yer eden bir ur, kanama ve kötü kokulu akıntıya yol açar. Dölyatağı boynu kanseri erken teşhis edildiğinde oldukça basit bir ameliyatla yüzde yüz iyileştirilme şansına sahiptir. Bu nedenle hekimler tarafından her olgun çağdaki kadına yılda bir yaptırması önerilen “papa smir” testinin uygulanması son derece yararlı olmaktadır. Ülkemizde de “Kanserle Savaş Vakfı” bu konuda yardımcı olmakta, bu basit testi maddi durumu elverişli olmayanlara ücretsiz sağlamaktadır. Dölyatağı boynu kanseri genellikle 40-50 yaşları arasında kadınlarda görülür. Bakirelerde görülme olasılığı çok azdır. Erkeklerin sünnet olmadığı ülkelerde daha sık raslanır. Dolayısıyla cinsel birleşme yoluyla dıştan gelen virüs ilk evrelerinde pek bir belirti görülmez. Ancak daha ilerledikçe cinsel birleşme sırasında kanama, adet dışı kanama, kötü kokulu akıntı ve çok ileri evrelerde havsala bölgesi ağrıları görülür. Dölyatağı kanseri dölyatağı mukozasında bulunan bez hücrelerinden kaynaklanır, özellikle çocuğu olmamış kadınlar arasında yaygın olan bu kanser türü, hormon düzenlenmesiyle ilişkilidir; dişi hormonları da urun gelişmesini destekler. Bu durumda ilk belirtiler kan kaybı ve sulu kahverengi bir akıntıdır. Ur çok yavaş büyüdüğü ve ancak çok sonraki bir evrede yayılıp sıçradığı için hastalığın seyri genellikle uzun sürer. Meme kanseri daha çok 40 yaşının üzerindeki kadınlarda görülür. Fakat bazan genç erkek ve kadınlarda da olabilir. Hastanın kendisi göğüsteki urları başka belirtiler ortaya çıkmadan çok önce fark edebilir. Bu nedenle
göğüslerin düzenli olarak yoklanması yerinde olur. Bunu yapmanın yollarından biri, aynanın karşısında kolları iki yana sarkıtarak durmaktır. Bu duruşta göğüslerde kıvrimlar ve küçük sertlikler gibi düzensizlikler görülebilir. Ayrıca kadınlar yatarak göğüslerini parmaklarının uçları ile değil (parmak uçları ile meme bezlerinin normal çıkıntıları da hissedildiği için anormal oluşumların hissedilmesi daha güçleşir) elin iç kısmıyla incelemelidirler. İlkin kol başa doğru uzatılarak göğsün iç tarafı incelenmeli, sonra kol beden boyunca uzatılıp göğsün dış tarafı yoklanmalıdıf. En son olarak da koltuk altı incelenir.
Göğüs kanserinde hastalık lenf damarları aracılığıyla koltuk altlarına ilerler. Ameliyatta çoğu kez göğsün tümünün alınması gerekir. Eğer hastalık çok ilerlemeden müdahale edilmişse hastalığın seyri son derece iyi olur